Emperyalizmin Yeni Silahı Çok Kültürlülük

Son senelerde kimlik ve etnik tartıştırmaların gündeme getirilmesi emperyalizmin Anadolu coğrafyası üzerindeki planıdır. Konu sadece siyasi değil; yeni bir haçlı seferi olarak da görülmelidir. Dünyada tek devlete geçme ve tek devlet egemenliği yolunda Hristiyan ve Yahudi işbirliği sürdüğü sürece; önü açılan milli devletler buna uygun tuzaklarla karşı karşıya kalacaklardır. Bu tuzaklarla karşı karşıya kalmamak için oyuna gelmemek gerekir.
Anadolu üzerinde bir hilâl- haç mücadelesi vardır. Bazıları etnik tarafları okşandığı için hilâle karşı haçın malzemesi haline gelmişlerdir. Biz iyi niyetli olduklarından şüphe duymak istemediğimiz kendi insanlarımızı uyarmayı bir görev biliyoruz. Bazı Kürdoloji enstitülerinin Ermenilerin güdümünde olduğunun da farkındayız. Dün Ermenileri kullananlar; bugün Türkiye’ye karşı Kürtleri kullanmaktadırlar. Önümüze konmak istenen Kürt sorunu Kürtlerin olmaktan çok; Avrupalıların bir Haçlı sorunudur. AB ile olan ilişkilerimizde bu çok daha dikkat çeker şekilde ortaya çıkmıştır. Sorun; kültürel hakların kullanılması ve kendi kendini ifade edebilme değil; Türkiye’nin devlet yapısının, üniter ve milli devlet anlayışının değiştirilmesidir. Yeni kurucu unsurlar yaratılarak çok kültürlülük yutturmacısıyla yeni azınlıklarla federal bir yapıya geçmektir. Türkiyelilik bunun için tartıştırılıyor.
Mahalli diller dışında bilimsel gerekçe bulamayanlar ve ayrı bir köken ortaya koyamayanlar; dıştan destekli psikolojik baskıyla devletin yapısını değiştirmeye çalışmaktadırlar. Hayali bir AB üyeliği uğruna ülkeyi yönetenler de yeni bir şey keşfetmiş gibi buna çanak tutmaktadırlar. Türkiye adeta bir yerlere pazarlanmaya çalışılmaktadır.
Türkiye’de yapılan değişik bir ırkçılık türüdür ve Türk kimliğini yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının reddini hedef almıştır. Bunu reddedenlerin dışarının taşeronu olarak aramızda bulunmalarına ve vatandaş olma imkânlarını kullanmalarına da gerek yoktur.

* * *

Çok kültürlülük tuzağı çeşitlilik ve zenginlik olarak anlaşılamaz. Bu küreselleşmenin de ideolojisidir. Çok kültürlülük bir zenginlik olmadığı için Çekoslovakya ve hele Federal Yugoslavya bölünüp dağıldılar. Bugün AB üyesi Yunanistan Batı Trakya Türklerini, Arnavutların ve Makedonların dışında bir zenginlik olarak görmediği için Türk kimliğine ve kavramına karşı savaş açmıştır. AB üyesi İspanya ayrılıkçı Bask hareketini bir zenginlik olarak gördüğü için mi bölücü eylemlerle karşı karşıya kalmaktadır? Baskları siyasi olarak tanımasına rağmen... AB üyeliği ülkeleri bölmez birleştirir diyenlerin ne kadar yanıldıklarını gösteren örnek İspanya’dır. Bazıları AB üyeliği ile milli devletlerin üniter yapılarının tartışılmasının anlamını kaybedeceğini zannetmektedirler. Acaba İngiltere, Fransa ve İspanya’daki ayrılıkçı hareketler AB üyeliği sonrası anlamını yitirmiş midir? Fransa, AB Azınlık Hakları Çerçeve Sözleşmesini imzalamamıştır. Belçika, Lüksemburg ve Yunanistan ise yürürlüğe koymamışlardır. Hiçbir ciddi devlet kendini açık artırmaya çıkarmaz ve buna da fırsat vermez. Bizde ise tersi görülmektedir. Devlet tepeden başkalaştırılmaya ve değiştirilmeye çalışılmakta; hayati tavizleri vermek; artık sıradan bir iş olmaktadır.
Irak’ta seçimler yapılmaktadır. İşgalciler ile onların uşakları iki aşiret reisi Türkmenleri Kerkük’te devre dışı bırakabilmek için gerekli her şeyi yapmışlardır. İktidardan ise cılız sesler çıkmaktadır. Çünkü eli mahkûmdur. Oysa; Türk Kerkük’ün değiştirilecek statüsü sadece Irak’la sınırlı kalmaz. Türkiye’nin de sınırlarını etkiler. Ülkenin çıkarlarının korunması ekran cambazlığı ve medya işbirliği ile gerçekleşemiyor. Gerekli tavrı zamanın da koyamayanları kimse ciddiye almıyor.


Prof. Dr. Mustafa Erkal